Popüler akımın ve tavsiyelerin aksine, bu yazımda sizlere biraz kıyıda köşede kalmış olan Balıklı Yaylası’nı anlatacağım. Büyük ihtimalle yalnızca onun ismi tanıdık geleceğinden ve iki yayla arası sadece 2 kilometre olduğundan Pürenli Yaylası da ister istemez yazının bir parçası olacak. Hangisine gitmek istediğinizin kararı ise tabii ki sizlere ait! Bu yazının, İstanbul ve çevresinde yaşayan kişiler için hafta sonu gerçekleştirecekleri minik doğa kaçamaklarına rehber olmasını umuyorum.
En baştan belirtmeliyim ki Balıklı ve Pürenli Yaylası doğa ile iç içe bir kamp deneyimi için mükemmel bölgeler. Şehirden kolayca ulaşabileceğiniz ve şehrin gürültüsünü ve stresini geride bırakabileceğiniz bu bölge, aynı zamanda doğa yürüyüşü için de çok uygun! Yazının devamında önceliğimizi Pürenli Yaylası’na verip sonra da Balık Yaylası’nı anlatacağım.
İki köpeğim eşliğinde üç arkadaş olarak çıktığımız bu hafta sonu gezisinde yalnızca bir gece konaklama yapmış olmamıza rağmen dolu dolu iki tam gün yaylaların muhteşem havasını soluduk ve toprakta enerjimizi attık.
Püreli Yaylası’na Ulaşım
İstanbul’a yaklaşık 240 km uzaklıkta bulunan Pürenli Yaylası’na Google Maps kullanarak araç ile oldukça kolay bir şekilde 3 saatte ulaştık. Ancak bazı küçük, köy içi yol ayrımlarında hatalar yaptığımız oldu. Köy ve yayla yollarına girildiğinde etraftaki küçük olan Pürenli Yaylası tabelalarını takip ederek ilerlemek bu nedenle faydalı olacaktır. Pürenli Yaylası’na götüren yol, iyi bir mevsimde, herhangi bir aracın rahatlıkla gidebileceği, 4x4 mod veya yüksek bir araç gereksinimi duymayacağınız, ancak engebeli ve çok taşlı bir yol. Aracınızı tedbirli kullanmanız gerekebilir. Yağışlı ve soğuk mevsimde çamur ve su birikintisi olma ihtimali yüksek.
Not: Eğer hazırlığınız tam değilse ve yiyecek-içecek temin etmeniz gerekiyorsa, yayla yoluna girmeden Adapazarı - Mudurnu yolu üzerinde Taşkesti ilçesinde ya da Sarot Tatil Köyü’nde eksiklerinizi tamamlayabilirsiniz.
Pürenli Yaylası
Pürenli Yaylası’na girer girmez ne yazık ki başımıza sıklıkla gelen bir görüntü ile karşılaştık: Çöp yığını! Çöpün ve sonrasında yaylaya girdiğimizdeki araba ve insan kalabalığının da etkisiyle biraz morallerimiz düştü. Buna izin vermeyerek “Hadi, bütün etrafı turlayalım bakalım neler çıkacak!” diyerek dolaşmaya başladık ve beş dakika geçmeden başka bir yaylaya gitmeye karar verdik. Pürenli Yaylası ortasında küçük, şirin bir gölü olan, çevresinde birçok arabanın park ettiği büyük bir düzlük alanı olan ve etrafı köy evleri ile kaplı bir bölge.
“Burada çadır kurmak ve kamp yapmak yasaktır” uyarısı bulunmaktadır. Biz bu gerçeğe çok şaşırmıştık çünkü birçok kaynakta Pürenli Yaylası’nda kamp hakkında yazılar, fotoğraflar, ve videolar görmeniz mümkün. Yasak olan bir yer nasıl bu kadar kalabalık ve popüler olur, bunu anlamlandırmakta biraz güçlük yaşadık. Pürenli’de gölün etrafında çadırlar vardı fakat yerli halkın evlerinin tam önünde kamp yapmak bize ne çekici ne de etik geldi. Kamp yapma sebebimiz doğayla bütünleşmek, huzur bulmak ve sakinlik olduğu için tercihimiz arabayla gezmeye devam etmek ve farklı yerler aramak oldu. Yaylanın merkezinden biraz uzaklaştığınız zaman ise köy evlerine uzak, izole yerler bulmanız mümkün. Pürenli Yaylası kamp alanı çok kalabalık olduğunda orada kamp kurmayı tercih etmedik. Biraz tur attıktan sonra da Balıklı Yaylası’nın tabelasını gördük ve buraya gitmeye karar verdik.
Yaklaşık 5 dakika süren 2 km’lik bir araba yolculuğu sonrası Bayrak Tepe’nin yanından geçerek (burası internet kullanım noktanız olacak :) Balıklı Yaylası’nın o muhteşem evlerini uzaktan gördük.
Uyarı: Pürenli’den Balıklı’ya giden 2 kilometrelik toprak yol biraz bozuk,ancak yaylada oturan ve buraları ziyarete gelen herkes yüksek, 4x4 araç sahibi değil. Siz de biraz tedbir ile binek aracınızla tüm bu yollardan, kuru mevsimde, rahatlıkla istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. Kış mevsiminde ve yağışlı havalarda dikkatli olmak gerekir.
Balıklı Yaylası
Balıklı Yaylası etrafında tabelalarla belirtilmiş yürüyüş parkurları da barındıran, hayvancılık yapılan, içerisinde uzun ve büyük bir akarsu bulunan çok tatlı bir köy. Bizce gerek doğası, gerek mimarisi ile Pürenli’den çok daha güzel ve daha büyük olmasından dolayı daha ferah hissettiren bir yayla. Ve bir o kadar da daha sakin.
Not: Yaylada bol bol su pınarı mevcut olduğu için mataralarınızı doğal su ile doldurmanızı şiddetle öneririm!
Balıklı Yaylası’nda kamp ve çadır kurmak için sizlere önerim köy evlerini solunuza alarak köy yolundan devam ederken sağ aşağıda kalan akarsuyu ve etrafını gözlemleyerek sizin için en iyi yeri seçmeniz olacak. Su kaynaklarına yakın olmak her zaman yemek, bulaşık, ve temizlik gibi konularda avantaj sağlıyor. Ancak buradayken su kaynaklarını sabun ve diş macunu gibi kimyasallarla kirletmemek için dikkatli olmak gerekiyor. Bu alan çok uzun ve geniş olduğu için çevrede kamp kurmuş başka doğaseverler olsa dahi kendinizi izole hissedebileceğiniz bir yer bulmanız hiç zor olmayacak.
Biz öğlen olmadan vardığımız ve yerleştiğimiz Balıklı Yaylası’ndaki kampımızda geç kahvaltı / öğle yemeği sonrası kamp alanımızın hemen yanındaki akarsuya kamp sandalyelerimizi yerleştirip ayaklarımızı serin sulara daldırdık.
Akşam yemeği için ateşe uygun bir menü yapmış olduğumuzdan, çadırımızın 10-15 metre kadar yakınına park ettiğimiz arabamıza binip hem etrafı gezmek hem de biraz odun bulmak için turladık. Kamp alanımızda daha önceden iki farklı yerde ateş yakılmış olmasından dolayı biz de bu alanlardan büyük olanını seçtik ve ateşimizi yaktık.
Kısa bir hatırlatma: Kamp yaptığınız ya da doğada bulunduğunuz alanlarda ateş yakmadan önce lütfen güvenli bir ortamda olduğunuzu kontrol edip daha önce ateş yakılmış bir yerin üstünde ateşinizi yakmaya, hiç ateş yakılmamış bir alanda ise ateş yakmamaya özen gösterin. Etrafta orman var ise çok daha dikkatli olmanız gerekecektir.
Yakacağınız ateş, bulunduğu zemine ve zeminin çevresine büyük ölçüde zarar veriyor. Benim tavsiyem kendi aracınız ile gerçekleştireceğiniz seyahatleriniz için kendinize bir “orman şöminesi” edinmeniz. Bu sayede hiçbir yere zarar vermeden, gönül rahatlığıyla istediğiniz yerde, etrafa zarar vermeyecek şekilde ateşinizi yakabilirsiniz.
Şoförlüğün ve köpek sorumluluğunun getirdiği yorgunlukla beraber ben, gece yarısını biraz geçe çadırıma girdim ve günü sonlandırdım. Ertesi sabaha ise biraz üşüyerek başladım. Ben boğazı hassas biri olduğum için kayakta kullandığım boğazlığım, berem, ve polarımla çadırımdan çıktım. Herkes uyanınca fark ettim ki meğersem en çok üşüyen ben değilmişim.
Kahvaltı öncesi güne çok güzel bir yürüyüş ile başladık. Sabahın ilk ışıklarında Balıklı Yaylası’nda yürüyüş yapmanızı kesinlikle öneriyorum. Etrafta hayvanlarını gezdiren çobanları görmeniz ve onlarla sohbet etmeniz de mümkün. Ayrıca unutmayın, yürürken arabada olduğumuz zamanlara göre her zaman daha çok detay görüp keşfetmeye daha uygun oluyoruz. Çok güzel bir kamp alanı bulmuş olmamıza rağmen, sabah yürüyüşümüz esnasında bizi çok etkileyen başka yerler de gördük.
Yürüyüşümüz sonrası kamp alanımıza dönüp geceden sıcaklığı biraz kalmış ateşimizi tekrardan yakarak, menemenimizi yapıp çayımızı demledik ve muhteşem çam ve gürgen ağaçlarının altında harika bir kahvaltı yaptık. Rahatlamak ve keyif yapmak için çıkmış olduğumuz bu kampta bir önceki gün de olduğu gibi kahvaltı sonrası yine sandalyelerimizi akarsuya getirdik ve burada sohbet ederek zamanın nasıl akıp gittiğini anlamadık. Akşamüstüne doğru hızlıca bir yemek hazırlayıp çok da geçe kalmadan eşyalarımızı toplayarak saat 18.00 gibi Balıklı Yaylası’na veda edip İstanbul yolunu tuttuk.